3 Nisan 2012 Salı

özgün işler

hopper'ın new york'lu kadını özgün'ün elinde kendinden emin bir cumhuriyet kadınına dönüştü! bu yorumumdan kendisi pek hoşlanmadı ama ben yine de blogda paylaşmak istedim. sonuçta edward hopper'ın amerikadaki yalnız insanları anlattığı dönemde, istanbul sokaklarında cumhuriyet kadınları geziyordu. böylece özgün farkında olmadan yaptığı kopyayı içselleştirdi ve kendi kültürüne aktarabilrdi. birçok sanatçı bunu yapabilmek için özel çaba gösteriyor.




portre, ibrahim çallı,1928


gerçekten de hopper'in newyork hayatını anlattığı dönemde türk ressamları da istanbul hayatını sık sık resmetmişlerdir. aslına hopper'ın avrupalı olmaması bize  kendi sanatçılarımızla  karşılaştırma fırsatı veriyor. 20 yüzyılın başında sanat merkezinin hala avrupa olduğunu göze alırsak, avrupa dışındaki sanatçıların neler yaptığını karşılaştırmak ilginç olacaktır. genelde merkez dışındaki sanatçıların merkezi takip etme eğiliminde olduğunu görüyoruz. 20.yy. başında türkiye'de yapılan resimlere baktığımızda paris'teki sanatın geç ve değiştirilmiş bir kopyası olduğunu görüyoruz. bunu kırmak için cumhuriyet döneminde çaba gösteren bir çok sanatçı olsa da;konular batılı sanat anlayışı ile ele alındığı için batı sanatının doğu temalı kopyalarından öteye pek geçememiştir.

hatay'ın anavatana hasreti,
ibrahim çallı, 1938
burada türk tarihinde önemli bir yeri olan ibrahim çallı'nın iki resmini görüyoruz. bir tanesi sigarası, üstünü yarı örten kıyafeti ile model kadını portresi; diğeri  ise ayakları çıplak, fakir ama gururlu anadolu köylüsü. bu resimlere baktığımız zaman komposizyon anlayışından boya tekniğine kadar otantik birşey göremiyoruz. bu iki resmi hopper'ın yalnız kadınları ile karşılaştırdığımızda hopper'ın ne kadar özgün bir sanatçı olduğunu çok daha iyi anlıyoruz. hopper new york gerçeğini çırılçıplak gözler önüne sermiştir. çallı ise romantik bir köylü tiplemesi ya da model tiplemesinin ötesine geçememiştir. türk sanatını böyle sert eleştirmek elbette bana düşmez ama çağdaş türk sanatçıların hala aynı problemle üretiyor olduğunu da kimse göz ardı edemez.


nilüferi bu hafta yine zorladım! evet, biraz söylendi biraz hoşuna gitti ve yine kolaj çalışmasının başına oturdu. bu hafta renkleri kullanmadık ve  koyu açık dengesi üzerinde çalışalım dedik. daha önce de yazdığım gibi kolaj çalışmaları kompozisyon kurmayı öğrenmek için harika egzersizlerdir. resim yapmayı bir spor gibi ele alırsak basket maçına çıkmadan önce yaptığımız antremanları aklımızdan geçirelim: ısınma hareketleri, pas çalışmaları, şut çalışmaları, turnike... işte kolajı da bir turnike çalışması olarak ele alabiliriz. elbette kolajdan bitmiş harika bir eser de çıkabilir. henüz bizim atölyede çaptığımız kolaj çalışmalarında öyle bir kaygı yok:) nilüferin işi bence koyu açık dengesi açısında oldukça başarılı oldu.sadece bu
kadar parçalamadan da bu dengeyi yakalabilseydi daha iyi olurdu ama herşeyi ile mükemmel bir komposizyonu yapmak için daha çok çalışmak gerek.  ben kompozisoynu daha iyi anlayabilmemiz için bu işi fotoşopta filtreledim ve bakın ortaya nasıl bir iş çıktı:





1 yorum:

Nilüfer Araç dedi ki...

kolajın bu halini sevdim:)