geçen hafta nilüfer kolajı bir kenara bırakıp klasik çizgide ilerlemek istediğini belirtmişti ki bu hafta özgün de kızlara katıldı. selin ise geçen hafta üzerinde çalıştığı lansman partisinde olduğu için katılamadı.

son zamanlarda özgün haftalar önce aldığı iki ufak tuvali ders başında ortaya çıkartıyor sonra ne yapacağını bilemediğinden yerine koyuyordu . bu hafa en sonunda bir tanesine ne yapacağına karar verdi. daha önce yaptığı uzun soluklu, büyük ebatlı çalışmalarından yorulan ve "kısa sürecek işler" yapmak istediğine karar veren özgün bu hafta ikinci küçük çalışmasına başladı. edward hopper 'ın tek başına kafede oturan bir kadını resmettiği "otomat" eserinden bir detay aldı. 20.yy. ilk yarısında yaşayan edward hopper amerikan sanat tarihinde çok farklı bir yere sahiptir. hiçbir ekole sığdıramayacağımız hopper'in işeri teknoloji ile taşra hayatının çelişkilerini, şehirde yaşayan yalnız insanları, yaşadığı new york hayatını ve kuzey doğu amerika'dan manzaraları betimlemiştir. kurduğu kompozisyonlarda boş, düz alanları geniş tutarak melankolik ve gerilimli bir ortam yaratmakta çok başarılıdır. kompozisyonlarında sonu açık hikayeler anlatır ve genelde izleyicinin betimlediği insanlar hakkında bir hikaye yazmasını sağlar. mesela özgünün seçtiği "otomat- satış makinelerinden alınanan yiyecek ve içeceklerin olduğu lokanta-" adlı eserde büyük bir ihtimalle new yorkta tek başıına oturan bir kadın görüyoruz. genelde gecenin bu saatinde bir kadının tek başına oturmasını -malesef!!!!!- yadırgadığımızdan acaba ne derdi var diye düşünmeden kendimizi alamıyoruz ve hemen bir hikaye yazma ihtiyacı duyuyoruz. benim hikayem çok defresif oldu: işinden çıkarılmış bu kadın eve gitmek istemiyor, kahvesini içerek kara kara düşünüyor. bu resim ya da hopper'ın herhangi bir resmi hakkında sayfalarca yorum yazılmıştır ve yazılacaktır. hopper döneminde ilk defa şehirli insanın yalnızlığını ve hatta bence daha çok şehire sonradan gelen insanların yalnızlığını ana konusu yapan sanatçı olmuştur. resimlerinin hala güncelliğini koruyor olması da gerçekten ne kadar büyk bir sanatçı olduğunu gösterir. sanat camiasında modern insanların yanlızlığını anlatan işlere "hopperesk" tabiri kullanılması hopper'ın kendi başına bir ekol olduğunu bize gösteriyor zaten.

bakın özgün bu kadar üzerinde konuşulmuş bir işe nasıl bir yorum getiriyor. bence özgünün kadını belki biraz yorgun, hafif düşünceli ama kesinlikle ciddi bir problem yok. belki önündeki düğün hazırlıkları için biraz telaşlı. haftaya belki ifade tümüyle değişecektir onu bilemeyiz ama şimdilik özgün hopper kadar melankolik bir kadın portresi yaratmadı. aslında özgün'den daha da cesur olmasını ve hopper'dan iyice uzaklaşarak, bambaşka bir kadın portresi çizmesini çok isterdim.belki özgün öteki küçük tuvali artık daha "özgün" işlerinin ilk örneğini yapmak için kullanacak!!!

nilüfer ise bu hafta geçen haftaki kompozisyonuna devam etti.açılarla başı dertte olan nilüfer artık bu hafta kafasında birçok şeyi orturmaya başladı. daha önce de yazdığım gibi açıları görmek sanıldığından çooooook daha zor bir marifettir. genelde en başta deneme yanılma yöntemi -sil,çiz,sil- ile çözümlenmeye çalışılan bu problem gerçekte daha fazla çizim yaptıkça çözülür. elimizde kalem, önümüzde eskiz defteri her fırsatta çizim yaptığımızı zaman bu açılar kabusunuz olmaktan çıkar. desen yapmak, okumayı öğrenmek gibidir. okudukça okumanız nasıl gelişiyorsa, çizdikçe de görmeniz ve dolaylı olarak da çizimiz gelişecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder