26 Şubat 2011 Cumartesi

klasik bir konu

akademik resim anlayışı ile çalışan herkes meyva, günlük obje, tors ve büst, mobilya ve kumaş çizer. imkanı olanlar model çalışması da yapar. ben de atölyede çok sıkı olmasa da akademik bir eğitim verdiğim için amatör ressamlara saydığım konularından desen çizdirmeye çalışıyorum. 

draperi, kumaş çalışmasıdır. bir insanın üstündeki kumaş-kıyafet de olabilir, masa örtüsü ve öylesline atılmış bir kumaş da. bu çalışmada önemli olan: kumaşın karakterini yansıtmak- yumuşak veya sert, parlak veya mat vs.-, ve üstünü örttüğü formu analatabilmekdir. ece bu hafta bütün bunları göz önünde bulundurarak harika bir desen çalışması ortaya çıkarttı. ece en başta "ben draperi sevmiyorum ama bunu da yapmak lazım" diyerek başına oturdu çalışmasının. nedense daha sonra ortaya hoşuna giden bir iş çıkınca "aslında hiç de sıkıcı değilmiş haftaya bir de tors ile beraber çalışalım kumaşları " demeye başladı. elbette en başta bu kadar şekilsiz görünen bir formu yansıtmak zor gelebilir ama draperi çalışmasının bir tadına vardığınızda bütün komposizyonlarınızda kullanmak isteyeceksiniz. 

ece kumaşın yumuşaklığını harika bir şekilde hissettrdiği bu çalışmasından aldığı ivme ile evde de bir draperi çalışması yapacağını söyedi!di mi ece?

25 Şubat 2011 Cuma

ideal erkek!



ilk tors, ilk heykel... ece süper bir iş çıkarttı. ilk defa tors çizmesine ramen çok kısa bir sürede ve çok az yardımla problemsiz bir desen çizdi. tors çok tanıdık bir obje olsa da çizmeye başlandığında hiç de kolay olmadığını anlarsınız. insan vücüdundaki en ufak bir kusurun göze kolayca batması işinizi daha da zorlaştırır. bir hata vardır ama nereden kaynaklandığını görmek bir o kadar zor gelir. yani tors çizmek zor iştir!


akademik çizim eğitiminde torsun öneminden daha önce de bahsetmiştim. ideal oranlara sahip heykeller sanat öğrencilerinin temel eğitimlerinin bir parçası olmaya devam ediyor. ayrıca insan vücüdu sanatın en çok ilgilendiği konulardan biridir. günümüzde artık tors çizimi sadece akademik bir eğtimin parçası olsa da birçok sanatçıya halen ilham kaynağı olmaya devam ediyor. aşağıda serakan özkaya'nın 2005 istanbul bienali için yaptığı davut heykeli kopyası günümüzde klasik heykellerin sanatçılara nasıl ilham kaynağı olduğu hakkında bir fikir verecektir.





"Michelangelo'nun Davut heykelini ilk elden deneyimlemek, eseri insan yapımı en değerli nesne olarak nitelendiren Özkayanın arzusuydu. Sanatçı heykelin birebir kopyasından daha büyük ve en muhteşem kopyasını yapmasına neden olmuştur. Özkaya bugüne dek Davut'un yalnızca turistler tarafından satın alınan süs nesneleri ve bir dizi iki boyutlu reprodüksiyonuna rastladığından bu durum onu, artık bu gibi unutulmaz çalışmaların asılları kalmadı; hepsi de benzerleri, kopyaları ve sahteleri üzerine kurgulanmış sözlü efsanelere dönüştüler önermesine yöneltmiştir.
Davut projesini Bienal kapsamında gerçekleştirebilmek için, Özkaya üç boyutlu (3D) faksimilenin öncülerinden biri olan Profesör Marc Levoy ile temasa geçmiştir. Bu buluş esas olarak nesneleri bir yerden diğerine fakslamak amacına yönelik bir ev aleti olarak tasarlanmıştır. Ne var ki, bu tür bir ürünü ev ortamında kullanım için üretmenin son derece masraflı olacağının ortaya çıkması üzerine, Levoy cihazını basitleştirmeye yönelik arzusunu, faksimile işlemine en uygun şeyin bir heykel olması nedeni ile, Floransa'ya gitmek ve Michelangelo'nun Davut heykelini taramak suretiyle tatmin etmiştir.
Levoy'un üç boyutlu faksimile yöntemini kullanarak Özkaya, aslından birkaç katı büyüklüğünde, altın rengine boyadığı kendi Davut'unu üretmiştir. Özkaya: "Ben mutlak güzellikle değil, çirkin bir anı olarak güzel olanla ilgiliyim", demektedir. Bu çalışmanın Michelangelo'nun Davut'unun biçiminde olduğunu bilmeseniz dahi bedeniniz ve gözünüz bunun güzel bir şey olduğunu bilecek ve bu kavrayış bir an için zamanın durmasına neden olacaktır.
Heykel, maalesef kaidesine yerleştirilirken yıkıldı. Bu fotoğraf bu trajik kazadan birkaç dakika önce çekilmişti."


4 Şubat 2011 Cuma

"pop art"




ece bir hafta hastalık molasından sonra sıkı bir dönüş yaptı. bu hafta converse ayakkabıları bitirdi! bu ayakkabıları çizmek, üzerindeki birçok ayrıntısı el alandığından dolayı biraz daha uzun sürdü. ayrıca converse ayakkabılar "pop" bir obje olduğundan ece bu desende daha illüstratif bir tonlama yaptı. çizgi değerini kullanarak ayakkabının tonlarını verdi. ece'nin ilk çağdaş deseni, "pop art" çalışması, gayet başarılı oldu:)

ece'den başkaları da bu ünlü ayakkabı modelinin desenini çizmiş. işte amerikalı bir illustrasyon öğrencisi monika kozlowsky deseni:




1 Şubat 2011 Salı

ünlü eserlerin gizemleri


özgün dünyanın belki de en ünlü imgelerinden bir tanesi üzerinde çalışıyor. sanat tarihinde ünü kendi varlığının önüne geçmiş birçok eser vardır: leonardo'nun monalisa'sı, van gohg'un ayçiçekler'i, munch'ün çığlık'ı, mikelaj'ın david heykeli vs. bu yapıtlar o kadar ünlülerdir ve o kadar çok taklit edilmişlerdir ki artık yapıtları dönemi temsil eden birer sanat eseri olarak değil de günlük hayatımızın bir parçası olarak görürüz. mesela özgün'ün yaptığı imgeyi sokakta mikelaj'ın kim olduğunu bilmeyen herhangi bir adamın üzerindeki t-shirtte görmemiz çok normal. bu imgenin ne olduğunu bilenler bile niye bu kadar ünlü olduğunu biliyorlar mı acaba?

sanat tarihçileri ise bu eserleri o kadar çok kurcalarlar ki bu eserlere yüklenmedik anlam kalmaz. buna ilginç bir örnek ademin yaratılışı hakkında BBC'nin sitesinde de çıkmış: http://www.bbc.co.uk/dna/h2g2/A681680. okuduğumuz zaman yok artık daha neler dedirtecek teoriler bunlar. herşeye ramen güvenilir bir yayın organı olan BBC'de kendine yer edinebilecek kadar ciddiye alınmış:)

bir eserin üzerinde bu kadar çok odaklanmak elbette bazı ticari çıkarlar doğrultusunda gelişiyordur.fakat ben herşeye ramen ben bu eserlerin gerçekten ayrı bir aurasının olduğuna inanlardanım galiba. sistine şapeli'ne gittiğimde yaklaşık yarım saat hayran hayran tavandaki bütün figürleri incelemiştim ve bu freskonun hayatta gördüğüm en etkileyici sanat eseri olduğuna karar vermiştim.
goethe'nin roma ziyeretinde dediği gibi : "mikelaj'ın sistine şapeli'ni görmeden, insanoğlunun neler yapabileceğine dair bir fikir edinemeyiz"